Bu yazının İngilizce'si sitemizin İngilizce (Flying Roll No. VII) bölümünde mevcuttur
Maddenin yapısını inceleyen bilim, Kimya, Ortaçağı ve Kadim Kemi'nin torunudur. Önüne konulan Arapça "AL" öneki aynı İbranice "He" öneki gibi "O" anlamına gelir, dolayısıyla "O kimya" veya "Al-kemi" denilir ve Element, metal ve minerallerin öz nitelikleriyle ilgilenen Yüksek Kimyayı beliriyor [veya dilimizde daha aşina olduğumuz "simya" adını alıyor], oysa modern bilim daha ziyade pratik yaşam ve ticari kullanımla ilgilenir.
"Alkemi" sözcüğün en eski kullanımı İmparator Konstantin'in devrinde yaşayan Astronom Julius Firmicus Maternus'in eserlerinde olduğu inanılmaktadır. Firmicus şöyle yazmıştır: "Doğduğunda Ayı Satürn evinde bulunan kişinin Simyada hünerili olması gerekir". Anlaşılan aynı zamanda bir astrologmuş, ama hangi evi demek istiyor? Satürn'ün Gündüz evi (Kova) mı, yoksa Akşam evi (Oğlak) mı? Yoksa o modern astrologlar gibi bunlardan birini, Kova'yı Uranüs'e mı atfediyordu?
Paris İmparator Kütüphanesi bilinen en eski simya eserini muhafaza ettiği söylenir. Yaklaşık olarak 400 yılında yazılan "Altın ve Gümüşü elde etmenin Kutsal İlimi" adlı bu Grekçe eserin yazarı Panopolis'li Zosimus'tur. En eski bilinen bir sonraki eser de 480 yılında Aeneas Gazius tarafından Grekçe dilinde yazılmıştır.
Ortaçağı yazarları simyaya "Hermetik Sanat" olarak tanımlayarak menşeini Zümrüt Tableti yazan tarih öncesi Mısırlı yarı-tanrı veya ruhsal öğretmen Hermes Trismegistos'e (üç kez yüce) atfetmiştir. Eski bir Grek yazarına göre Hermetik sırlar Hermes'in mezarında gömülü olup bu sırları arayan Büyük İskender tarafından mezarı açılıp belgeler bulununcaya dek saklı kalmışlardı, ancak ona danışmanlık yapan alimler onu çözememişlerdi. İşte bu şeklide, zaman zaman insanlığın sahip olduğu bilgelik anlaşılmaz hale gelip kayboluvermişti.
İskenderiye şehrinde entelektüel özgürlük kalktığından beri, bilimsel başarıları hemen hemen tamamen ilimde büyük adımlar atan Araplara sınırlı kalmıştı. Yine de Hıristiyan manastırlarında bulunan bazı keşişler inzivada bu konuları araştırdılar ve simyager ve majisyen olarak ün saldılar ve hatta bunlardan bazıları aynı zamanda kilisede mevkii sahibi oldular, Vikar, Abbot veya Başpiskopos oldular. En çok başarı sağlayanlar en az şey yazdılar, dolayısıyla hemen hemen bizce bilinmemektedir.
Simya konusunda bir sürü kitap yazılmıştır, bunlar çeşitli sınıflara girerler:— iyi, kötü ve vasat; bilgili ve düzeysel; bilgeli ve ahmakça — yazarları arasında iyi, önemli, saçma ve sahtekar kişiler de var. Bunun sebebi simya farklı boyutlarda varolan bir ilim oluşundandır; ve her boyutunda gerçek ve başarılı Simyagerler olmuştur; düşük boyutlarında ise şarlatanlar fırsat kovalamıştır ve safsatalar yazanlar olmuştur.
Simyanın bazı modern öğrencileri akılcı eserler bırakmıştır, bazılar saçmalamıştır, ama günümüzde bu konuda yanılgılar genelde aşırı yanlı fikirleri beyan etmekten kaynaklanmaktadır. Bazı modern yazarlara göre simya delalettir, bazıları da tüm simyanın kimya olduğunu ısrar etmiştir ve günümüzde yaygın olan bir üçüncü grup tüm simyanın Din olduğunu savunmaktadır.
Bütün bu görüşlerin kısmen yanlış olduğuna kesinlikle eminim — bu konuda orta yolu tercih ederim.
Simya ilmi dört planda varolup irdelenmiştir ve öğretilmiştir.
[Maddi] Assiah aleminde Kadim okült Kimya, üstatların Kimyası maddelerin bilgisi ve kullanımına, 'cisimlerin Cevherine' majikal beceri ve İrade Gücüyle etki yapmayı ilave etmiştir. Burada dönüşüm fiziksel bir gerçektir. — Bu hem uygulanmıştır, hem de yalandan iddia edilmiştir ve bu konuda gerçek eserler de yazılmıştır.
Yetzirah aleminde psişik simya, canlı formları yaratma sanatı uygulanmıştır, ama bu konu ender olarak öğretilmiştir.
Briah aleminde Zihinsel Simya — Sanat ve dahilik eserlerinin yaratımı, ruh sahibi müzik, resim ve heykel — bu uygulanmıştır ama sadece yakın zamanlarda açıkça öğretilmiştir.
En Yüksek Planda, Ruhsal Alemde uygulama birkaç gizlenmiş üstat dışında bilinmemekteydi; ama bazı iyi ve gerçek filozoflar bu konuda eserler bırakmışlardır. Kurumsallaşmış kiliselerden kaynaklanan zülüm ve ölüm tehdidinden savulmak üzere insan menşei ve nihai mukkaderatı, Tanrıdan menşei ve ona tekrar dönüşü hakkındaki fikirlerini şifreli bir dille örtme gereğini görmüşlerdir.
Kimyagerlik perdesi arkasında heteredoksluğun cezasından kurutuldular, üzerlerinde kimya aletlerinin bulunmamsıyla Simyagerlere öngörülen baskı ve işkenceden kurtuldular.
İlk başta söz edilen maddi simyada çok az uygulayıcı başarılı olduğunu iddia etmiştir ve birçoğu bu uğraşta yaşamlarını yitirdiler. Bu günümüzde dahi, maddenin dönüşümünde başarılı olup itiraf eden hiç kimsenin yaşamı güvende olamaz. Adi metallerin Altın ve Gümüşe dönüştürülebileceği ve bunun tarih boyunca sıkça yapıldığı konusunda tamamen ikna edilmiş durumdayım. Ama bu sadece kimyayla mümkün olamaz ve sadece bir Üstadın arınmış yaşamı ve geçirdiği talimin mümkün kıldığı fiziksel süreç üzerinde İradeyle ve "Doğanın Ruhu" üzerinde gücünü kullanmasıyla olabilir.
Gerçek simyager başarısını dünyaya yayacak son kişi olacaktır — eğer bunu yaparsa, olası olarak gücünü kaybedecektir. Önceden sonuç veren iksir ve tozları, günümüzde artık gücünü yitirir — zira İsis, Mabedinin bakire saflığıyla oynanmasına tahammül etmez. Kişisel çıkarlar ve ün salmak sonuçta pratik majikal çalışmalarda başarıyı yitirir ve başarı sağlayabilecek en son öğrenci arkasına dönüp nefsi duygulara, kibre ve Şeytanın ihtiraslarına pay veren olacaktır.
Hiç kimse zengin olmak uğruna Simyayı irdelemesin. Hiç kimse ihtiraslarını tatmin etmek için Okültizmi irdelemesin; bu affedilmez bir günahtır. Dolayısıyla diyebiliriz ki, Maddi Simya bile yüksek ve asil bir sanattır, zira başarı arınmışlığın, Üstatlığın ve ruhsal gücün kanıtıdır. Sadece kimyager, sınırlı alanı içinde kişilik özellikleri ne olursa olsun, egosu ne denli kirli de olsa sadece entelektüel beceriyle başarı sağlayabilir.
Konu dışı bu sözlere mazur görünüz, ama simyanın ahlaki ve ruhsal bir yönü de vardır, ama diğer yandan sevgili arkadaşım Anna Kingsford'un her simya sürecinde Din ve ahlak öngörmesiyle hataya düştüğünü düşünüyorum. Simyagerler her şeyden önce üç şey üzerinde bilgi iddia etmişlerdir ve öğrencilerini bunları irdelemelerini teşvik etmişlerdir:
Kırmızı İksir Adi metalleri Altına dönüştürür.
Beyazı İksir Adi metalleri Gümüşe dönüştürür.
Elixir Vitae [Dirilik İksiri] Bitkilere ve Hayvanlara uygulanır, yaşamı yoğunlaştırır, uzatır ve genişletir.
Sağlık ve uzun ömür arzu edilecek niteliklerdir, zira sanat uzundur. İnanıyorum ki birinci ve ikinci güçleri için değil de, yüce ruhsal bir mevkiye vakit kaybetmeden ulaşmak üzere, Üstat için ömrü uzatma sanatına sağlayan Elixir Vitae — önemliydi ve diğerleri sadece ona giden bir basamaklar olarak aranmaktaydı, zira kısa yaşam sürelerinde daha fazla vakit kaybı yaşardı.
Muhakkak ki, 'İçsel Üstatlık' erişildikten ölümün akıbetinde uzun bir dinlenme ve tekrar çocukluk çağı yaşanması yerine yıllarca yaşamı uzatmanın avantajı vardır. İnsanlara yol gösterecek gerçek öğrenci, belki de daha yüksek yaşamlarda topluluklara rehberlik edecek kişiler için uzun ömür mutlaka bir avantajdır.
Dünya yaşamının ötesine geçen bir ruhsal gelişim (Doğululara göre) en yüksek Budalık veya Aydınlama şekli değildir. Şefkat Budası ruhsal mutlulukları feda etmişti ve halen dünyada sürünenlere destek olmak üzere, yol göstermek üzere dünyasal yaşama dönüş yapmıştı... işte en yüksek ruhsal erişim budur.
Dolayısıyla, dünyasal yaşamları yüzlerce yıl varan üç Gül Haç üstadına inanıyorum. Gerek yaşadıkları yıl sayısı, gerekse de adaları alegoriktir, belki de sadece semboliktir, ama üstatlıkta gelişme süreci, Büyük Ruhları dünya üzerinde çalışmaya bağladığı konusunda bir hakikati ifade etmektedirler. Böyle bir yararlılık amacı, burada aramıza giren ve Üstat C.R.'un sembolik şeklini tefekkür eden herkes için de geçerlidir.
Eğer bana neden simya kitaplarının Gümüş ve Altına dönüşümle doludur diye sorulsa, yanıt olarak bunların Elixir Vitae sanatına gerekli ön adımlardır derim ve doğal olarak inisiye olmayandan neredeyse tamamen örtülü olan üçüncü üstün basamaktan daha fazla ilgi ve deneyim gerektirmiştir ve daha fazla uygulayıcısı olmuştur.
Bu sözlere ek olarak, ayrıca birçok simya eserinin yazıldığı zamanının kimyası açısında yazıldışı ve gerçekten Altın elde etmek isteyen ve ruhsal konularda sezgileri olmayan o zamanının kimyagerleri tarafından Altına dönüşümün gerçek deneylerini kapsamadığını söyleyebilirim, ancak bu amaçları sadece başarısızlık sonuçlanmıştır.
Assiah aleminde fiziksel kimya ve simyaya dönelim — bazı Altın cisimlere yıldırım çarpmıştır ve değişime uğradığı gerçeği inkar edilmemiştir. Bu değişimde yüzeylerinde Kükürt parçaları bulunmuştur — Bu olayın temelinde ne yatar? Ya kadim simyada öğretildiği gibi kükürt Altında bulunmaktaydı veya şimşekte Kükürt vardı, oysa modern bilim şimşeğin elektrik olduğunu ve kükürt içermediğini öğretir. Ancak başka şeylere yıldırım çarptığında kükürt bulunmamaktadır.
Hermetik doktrin bütün Maddenin özde bir olduğunu ve ruhun en fazla düşmüş şekli olduğunu öğretir, Lux'un [nur] pasif şeklidir:
Ruh — Madde
Aktif — Pasif
Hareket Ettiren — Hareket Eden
Tek Eus'tan [?] iki zıt tezahür etti, sonra üç ilke ve dört element — bütün madde planlarında, tek baz Grek filozofların Hyle'idir. Sonrada Homojen — varyasyon türedi. Heterojen gelişmeyle ortaya çıktı. Assiah alemindeki Sefirotik etkiyle tüm farklılıklar ortaya çıktı ve zaman içerisinde formlar ve karışımlar üretildi. Çağlar boyunca atomların somutlaşmasıyla modern kimyanın elementleri, Metaller ve Metaloitler, halojenler ve topraklar belirgin ve kalıcı şekillerde yapılaştı. Mölekül yapıları sabitleşti ve oluşum zamanlarından bu denli uzakta günümüzde, Kali Yuga'da bilinen maddi süreçlerde modern anlamda elementler haline gelmiştir. Ancak iddia edebilirim ki, Üstat için bunlar halen değişime ve ayrışıma tabidir, ama Üstatlık dışında bile bazı sözümona Elementler dahi modern bilim tarafından ayrışmaya tabi tutulacaktır. Ancak modern bilim sağladığı ilerleme konusunda gurur duyarak gün geçtikçe otoritesi konusunda mutlak bir inanç talep edecek kadar ileri gidebilmektedir. Modern bilim hatasını gösterecek kişiyi susturup kürsüden indirmek durumundadır. Modern Bilim önceden Dinin gösterdiği bağnazlığı aratmamaktadır.
Dolayısıyla Metaller ve bildiğimiz Elementler çağların işiyle oluşmuş, belirlenmiş ve mevcut özelliklerine sabitleşmiştir. Doğanın yavaş süreci, ısı, ışık, elektrik, yoğunlaşma, basınç ile metaller taşların damarlarına işlenmiştir. Bazı ani ve şiddetli etkiler de olmuştur, belki bazı metaller Doğanın yavaş sürecinden ziyade bu şiddetli etkiler tarafından ortaya çıkmıştır.
Kim bilir, belki de saf bir şekilde bulunan altın Yıldırım ve depremler sonucunda ortaya çıkmıştır. Yoğun basınç ve ısı mevcut karışımlara yeniler eklemiştir. Altının ağırlığı yoğundur. Yoğun basınç böyle saf ve homojen bir şeyi yaratma olasılığı vardır.
Simyagerler, günümüzde Element olarak bilinen Metallerin hep öyle olmadığını — basit maddeler olmadıklarını öğretirlerdi. Simyagerlerin "Elementleri" haller ve süreçlerdir. Her metalin, örneğin kurşunun bir "Metalik Kök" ve bazı başka maddeler — kükürt içerdiğini inanıyorlardı. Kükürtlerin özellikleri ve miktarı Metali beliriyordu. Adi ve dönüşmeye kolay girebilen bir metali alarak ve evreden evreye bu kükürtleri arındırarak her bir metalin sırayla yaratılabileceğini ve sonunda Altın yaratılabileceğini öğretiyorlardı. Bu teorinin doğru olduğunu ve astralda çalışırken aynı zamanda fizik planda çalışarak uygulamasının olası olduğunu inanıyorum. Ama bu şekilde altın yaratılabilirse, Cui Bono? Ne işe yarar? Bu şekilde hiçten Altın edildiği anda değeri de düşer — Altının değerli kılan şey, karşılığında ekmek ve lüksü satın alan şey onun nadir olmasıdır. Eğer onu anında yaratılabilme olasılığı gerçekleşirse, toz kadar değeri olur.
Dönüşümde başarılı olan simyagere gelince, ki bir üstat olarak başarır, o öyle bir yapıya sahip olacaktır ki, zenginlik ve ün onun için bir amaç olmayacaktır. Bilecektir ki, kazanıldığında, kendilerine yardım etmeyenlere verildiğinde zenginlik kötü harcanmış olacaktır. Bilecektir ki, bireysel gelişim, ulusal gelişim ve dünya gelişimi dilenmeye değil, bireysel, ulusal ve dünyasal çabaya dayanır.
Bir arkadaşa, komşuya yardım etmek veya arzu edilen bir şeyi elde etmek üzere küçük bir dönüşüm yapabilme isteğinin gaflet olduğunu ve gerçekleştiğinde de kötülük olacağını inanıyorum.
Aramızda çabalarına karşılık olarak böyle bir mükafat arzu etmemiş kim yoktur ki?
Dünyada bunu istemeyecek kaç kişi vardır? Dünyada zengin olup da günlük yaşamlarında sadece kendilerine gerekli olana ve daha fazlasına sarf etmeyen, kalanı da bir arkadaş, komşu, ihtiyacı olana veren kaç kişi vardır? Ah! — ben bir inisiyeyim farklı davranırım der misiniz? Arkadaşım — daha büyük fırsatla, daha büyük sorumluluk gelir. Ne böyle düşüneni ne de sizi bu konuda yargılamam, ama bütün kalbimle şu anda dönüşüm gücüne olmadığım için Tanrıya şükrediyorum. Tanrı bilir — ve ben bilirim — düşmek, yoldan sapmak ne denli kolaydır.
Sürekli konu dışına çıkıp Ruhsal hususlara girmekteyim, oysa maddi ve fiziksel metot hakkında bir çift laf söylemek niyetindeydim. Ama bunları yine de erteleyip iki alıntı sunmak isterim, biri Simya süreci üzerinde bir betim, diğeri de alegorik ve efsanevi dilde Simya sürecini anlatan bir Fransız şiirin İngilizce tercümesidir. İlk alıntı astrolojiktir, astroloji simya ile yakından ilintilidir. İkincisi şiirsel bir güzellik taşır ve tefekküre değerdir.
İlk alıntı aşağıdadır:
Büyük Çalışma Güneşin Satürn'ün Gece evinde bulunduğu zaman başlamalıdır.
Siyahlık kırk gün sonra Güneşin Satürn'ün Gündüz evinde olduğu zaman gözükür.
Jüpiter'in Gece evine girdikçe siyahlık kararır ve Koç'a girince bir ayrışım oluşur.
Güneş Luna'nın (ayın) Yengeç evine girince Luna'nın beyazlığı oluşur.
Güneş, özel değişim şeklini kendi evi Aslana girince başlar.
Kırmızı metal bakırın, Venüs Gündüz evi Terazide Kırmızı oluşur, sonrada Akrep takip eder,
ve Çalışma Jüpiter'in Gündüz evi Yay'da tamamlanır.
Bu alegorik betimin iyi bir örneğidir, şüphesiz fiziksel bir temeli de vardır, — ve açıkça astral evrim planında şeylerin, hususların, mevsimlerin ve süreçlerin Ruhuna hitap etmektedir.
İkinci alıntı aşağıdadır:
I
Bilgelerin bahçesinin altın kapısı içinde,
Yedi fıskiyeli bir çeşme eşliğinde
Hesperia Ejderhası yatar.
O muhteşem fışkırmalar kutsal kahinin düşünde
Sürekli yanan çalılar gibi,
Asya kiliseleri gibi gözükür,
Kanatlı ejderha üç kez
Sihirli suları içmeli
Sonra pulları üstünden
Patlayarak dökülmeli
Kalbi ikiye bölünmeli,
İçinden akmalı bir sıvı
Bir ilahi şekil çıkmalı
Ve Güneş ve Cynthia ve siz
Sihirli Anahtar sizin olacaktır.
II
Hermes'in hayaletli hücresine yakın
Kara çamların gölgelerini attığı
Bilgeliğin kutsal korularında
Üç güzel çiçek vardır
Mor renkli menekşe
Bütün çiçekler arasında üstün kokulu
Süt beyaz saf zambak
Ve aşkın eflatun çiçeği.
Kırmızı Güneş sana bir işaret verecektir,
Dolanan dereciklerin sulandırdığı
Safir renkli menekşe parladığı yerde,
Manzarasız altın dereden
Bir menekşe toplayacaksın —
Ama ah—dikkat, dikkat ! —
Zambak ve Amaranth
En fazla dikkatini gerektirir
III
Kristal bir göl içinde,
Pırlanta gibi parlayan gözlü,
Güneşin ilk ışını Roseate
Bin balık oynar
Su içinde bir ağ
Altından yapılı bu ağı
Eğer hava kabarcıkların parladığı yere atılsa
Bir balık yakalayıp tutar.
IV
Tepeleri güneşe yakın olan
En eski dağlar arasında
Ebedi nehirler
Parlayan kanallardan akar
Bu nehirler altındandır
Böylece dünya krallarının
Sayısız hazineleri yuvarlar,
Ama Harika Taşın(1) parladığı
Kadim Dağları arayan
Çok uzaklarda dolaşmalı
Bilinmeyen diyarları ve denizleri aşmalı.
Sefirot'a [Sefira veya kabalistik kürelerin çoğul hali, Sefiralar gibi] metalleri eşlendirmek için halen iki sembolik şema size öğretilmiştir — belirli tekabülleri kurmak ve bu Metallerin simya ilişkilerini ortaya koymak üzere — her birini geçerli kılabilecek nedenler vardır. Burada modern kimyanın tanıdığı metalik olmayan 10 hafif elementleri Dekada eşleştiren geliştirdiğim başka bir şema veriyorum:
Binah = Nitrojen, her zaman bir gaz — çok pasif — ne yaşamı ve de yanmayı destekler.
Flüorür = bir gaz — çok aktif, neredeyse tamamen soyut.
Klor = bir gaz — altın gibi sarı renkli, yakıcı, aşındırıcı.
Bromin = daha ağır, kırmızı bir sıvı.
İyot = kırmızı bir Bakır ve hermafrodit Pirinci.
Karbon Tifereth'dir, metal olmayan elementler arasında en kayda değerdir — çok başka elementlerle birleşir — bütün bitki ve hayvanlar karbon bazlıdır.
Fosfor ve Kükürt Yesod ve Malkuth'u temsil eder, ikisi katı elementtir ve şemayı tamamlar.
Bu eşleştirmeler ilginçtir ve daha da genişletmek mümkündür. Bunun dışında gerçek metalleri de saflık derecelerine göre, G.D. formlarına ek olarak saf Temel Hyle veya 'tek maddeye' yaklaştıkça Kimyasal Sıralamalarıyla Sefirot'a eşleştirmek mümkün olabilir. Sefirot'un her biri tedricen öncekine göre daha az yüce olan tecellilerdir. Onlar plandan plana, alemden aleme inerler ve her bir sonraki öncekine kıyasla daha maddi olarak düşünülebilir. Assiah'ta benzeri orantılarda Metaller, metaloitler ve diğer maddeler olarak ayrışımlar olabilir. Durum böyle olduğunda Simyanın derece derece arındırma teorisi her bir metali doğal olarak bir üstündeki metale dönüştür. Kurşunu Bakıra, Bakırı Gümüşe ve Gümüşü Altına, Hayat İksirin (Elixir Vitae) Altını, Bitkisel ve Hayvansal yaşamın Altını. I
Simya bütün metallerin Felsefi Merkür ve onu sabitleştiren Kükürtten oluştuğunu öğretirdi.
Felsefi Merkür bilinen cıva — tek sıvı metal — değildir. Kimyagerlerin Hidrojeni de değildir.
Bu Merküre Hydrardgyram derlerdi — sıvı, gümüş renkli — Gümüşün Suyu. Öğretilerine göre bu 'düşük sıcaklık kaynaşması' durumunda Gümüştür — ona 'Proteus' = 'değişik formlar içeren' derlerdi. Simyagerler Altını son derece ağır olarak buldular, dolayısıyla çok ağır olan başka metallere denemeler yaptılar — kurşun, cıva ve bakır. Zira onların dönüşüm basamaklarında Altına daha yakın olduklarını veya her bir ağır metalin daha az dönüşüm ve arınma süreçlerine gereği olduğunu inanıyorlardı.
Örneğin, Kurşunun ağırlık olarak Altına yakın olduğunu ve bundan dolayı Kurşunun neredeyse tamamen Felsefi Merkür ve Altından oluştuğunu ileri sürüyorlardı. Eğer Kurşunda Felsefi Merkür dışındakileri yakıp kaldırabilecek bir ajan bulunursa ve kalan Felsefi Merkür Kükürtle sabitleşebilirse, o zaman elimizde sonuç olarak Altın kalır.
Eşit kütlelerin orantılı ağırlıkları şöyledir: —
Altın 19 Cıva 14 Kurşun 11 Gümüş 10 Bakır 9 Demir ve Kalay 7 Antimon 6 Arsenik 5 ‘Elementler’in birçoğu, 1750-1800 yılları arasında (özellikle bileşik madde olarak bilinen Potas ve Soda, 1807'de Davey tarafından) analizle bölünmüştür.
Bu bölme ilk başta Ayrışma ile yapılmıştır, zira birçok mineralde az miktarda Altın bulunur.
İkincisi Olgunlaştırmayla, Merkürü inceltmeye, arındırmaya ve sindirmeye yönelik işlevlerle, böylece o daha ağır bir maddeye ve nihai olarak Altına dönüştürür.
Onlar Merkürü, Altın ve Diğer bir Unsurun alaşımı olarak görürler: Ateş kullanarak ve tutuşturma için uygun maddelerle; kirlilik ve katışıklar yakılarak çıkarılır ve Altın kalır.
Üçüncüsü, adi metalleri Felsefe Taşıyla kaynaştırarak mükemmel bir dönüşüm oluşacağı söylenmekte, tortu yakılarak yok edilir ve Metalik kök Altın olarak ortaya çıkar.
Simya argümanın örneği olarak, şöyle yazılmaktadır, "eğer 19 ons Kurşun alırsak ve 8 onsunu giderecek şekilde uygun ajanla kaynaştırırsak elimizde 11 ons kalır ve bu saf Altından başka bir şey olmaz, çünkü Altın ve Kurşun 19'un 11'e karşı orantısıdır. Aksi taktirde, eğer düşürme süreci 19'a 14 olursa, sonuç Merkür olacaktır, ama süreç devam ettirilip 11'e düşürülebilir, o zaman aradaki basamak olmadığı duruma eşit bir şekilde yine de sonuç Altın olur."
Diğer bir bakış açısından, şöyle yazılmaktadır "Felsefe taşı en ince, sabit ve yoğun ateşli maddedir ve erimiş metalle eklendiği vakit, adeta manyetik bir erdemi varmışçasına metalin Merkür unsurunu diriltir ve kirden arındırır ve sonuçta elde erimiş saf bir Sol [Altın] kütlesi kalır."
Ama daha önce belirttiğim gibi, saf kimyasal deneylerle uğraşmak yararsız olur. Simyasal süreçleri yerine getirmek, aynı anda hem Astral planda, hem de fizik planda işlem yapmak gerektirir. Eğer, ısı ve nemle birlikte, İrade gücüyle, yaşam gücüyle, elektrikle aynı zamanda çalışabilecek konumda değilseniz, hiç bir yeteri sonuç alınamaz.
Bildiğim kadarıyla, dönüştürme gücü başka majikal edintilerle birlikte gelebilir—Labor omnia vincit. O herhangi bir Dereceyle bağışlanamaz, ama zaman zaman belirli öğrenciler tarafından elde edilir. Herhangi birinizde doğabilir veya majikal olay en beklenmedik zamanda oluşabilir!
1Mitoloji Sözlüğü—Hermetik (Le Dictionaire Mytho—Hermetique) şöyle yazar "Bahçede bulunan Çeşme" çeşitli kaynaklardan geldiği için yedi metallerin 'Prensibi', 'Bilgelerin Merkürü'dür ve yedi gezegenin etkilerinden oluşmuştur. Ama esasen sadece Güneş babasıdır ve Ay annesidir. Üç kez içen ejderha maddeyi fetheden arınmadır. Adını siyah renginden alan ejderha, Gri rengi siyahın yerine aldığında pullarını veya derisini kaybeder. Sadece Güneş ve Ay size yardım ettiğinde başarırsınız. Ateşi kullanarak Gri rengini Ayın Beyazlığına dönüştürürsünüz (ve sonra da, son evre olarak Güneşin kırmızısını elde edersiniz). "Balıklar" ısıtılan potada hava kabarcıkları anlamına gelir. "Göl" çoğu zaman imbik veya şişe anlamına gelir.
[Ana Sayfa ][Yazılar]