Hermetik Anatominin Sırları
Çeviren Falling Sun - Translation Copyright © 2006 hermetics.org
Bu yazı Çek asıllı majisyen Franz Bardon’un “Bilgeliğin Altın Kitabı” (Golden Book of Wisdom) isimli eserinden alınmıştır. Bu kitap Franz Bardon’un evrensel kanunlarını anlattığı dördüncü ve son eseridir. Bardon ölmeden bu eseri tamamlayamadığı için büyük bölümü eksiktir.
Bu yazının aslına ve kitabın tamamına http://home.doramail.com/bardon:doramail.com/gbw.html#magic adresinden ulaşılabilir.
Bu parçanın da çevrilmesiyle Franz Bardon’un “Bilgeliğin Altın Kitabı” adlı eserinin tamamı Türkçe olarak Hermetics sitesinde bulunabilir.
Bu bölümde okuyucunun dikkatini insanın okült anatomisi üstüne çekeceğim ve onun bu konuya majikal-mistik bakış açıdan bakmasını sağlayacağım. Ki bu inisiyasyon sürecinde kazanılacak en önemli bakış açısıdır. Diğer taraftan, başka biri, maji ve mistisizmin mineraller, bitkiler ve hayvanlar alemi ile ilişkisi üzerine ciltlerce yazı yazabilir.*
Dördüncü tarot kartı insanın bilgeliğini sembolize eder, bu da majikal-mistik anlayışta, insanın kendisini ve doğasını bilmesini ve bütün aktivitelerinin fonksiyonlarını anlamasına denk gelir. "Kendini bil" sözü, bizi insanlığın daha derin yönlerine majikal ve mistik olarak dalmaya teşvik eden önemli bir Hermetik aksiyomdur. Her kişinin karakter detayı, aşağıda anlatacağım fonksiyon ve prensipler bilgisi ile göz önüne serilecektir.
Mental veya Ruhsal Beden
Birinci kitabım olan "Hermetik Çalışmalara Giriş"te, mental bedenin sadece kabataslak bir özetini verebildim; çünkü birinci tarot kartı bundan fazlasına izin vermiyordu. Bu kitapta mental veya ruhsal beden hakkında talebenin bilgisini majikal ve mistik açıdan genişleteceğim.
Mental beden, maddenin en süptil halinden oluşur; bunun adı mental maddedir. Mental madde toprak elementiyle bağlantılıdır,[1] bu sayede fiziksel bedenimize tutunabilir. Mental beden ölümsüzdür ve zaman - mekan kavramlarına bağımlı değildir. Temel karakteri, her şekle adapte olabilmesi, uyabilmesidir. Mental madde, ki bazen buna prima materia da denir, iki temel güçten oluşur: elektrik ve manyetik akışkanlar. İkisi de mental bedenin yoğunluk derecesine adapte olmuştur. Elektrik ve manyetik akışkanların mental bedendeki karşılıklı aktivitesine ise ebedi hayat denir...
Sözde "ben" bilinci mental bedende bulunur. Bu da aşağıdakilerin birliğinden oluşur:
- İrade gücü
- Entelekt (zekâ)
- Hissetme (algılama)
Eğer bu üç prensipten biri eksik olursa, "ben" bilinci diye bir şey olmayacaktır. Yani bu teslis (trinite), insan ruhunun "ben" bilincini oluşturur. Eğer bu üçünden biri devre dışı kalırsa, insan bilinci işlev göremez. Bu üç temel prensibin gelişimi de kişinin genel gelişim ve olgunluğuna göre değişir.
İradenin niceliği onun gücüne dayanır ve niteliği de içeriğine. Aynı kural, yine nicel ve nitel formu olan entelekte (zekâya) da uygulanabilir. Entelektin nicel formu, bütün entelektüel yeteneklerin kullanılma azmine dayanır; nitel form da düşüncelerin içeriği baz alınarak ruhun gelişimini ve olgunlaşma derecesini belirler.
Üçüncü prensip duygusal hayattır ve aynı kurallara tabidir. Örneğin nicel taraf, hassasiyetin derinliği ve yoğunluğuyla ifade edilir; nitel taraf ise duyguların içeriğiyle. Hissetmenin (veya algılamanın) gücü kişinin gelişme düzeyine göre değişir.
Mental Bedende Elektrik ve Manyetik Akışkanlar
Yukarda belirtilenlerin haricinde başka fonksiyonlar da gerçekleştirilmelidir. Yaşayan her şey yaşamını uygun tarzda beslenerek sürdürür; yani mental bedenin de ihtiyaçları karşılanmalıdır. Hermesçi muhtemelen şu soruyu soracaktır: mental beden hangi yolla veya neyle beslenir?
Daha önce belirttiğim gibi mental bedendeki elektro-manyetik akışkanlar devamlı olarak karşılıklı hareket halindedir. Bu durum iki akışkanın da belli derecede tükenmesine sebep olur. Bu tükenme de kendini mental, astral veya fiziki duyularda gösterir. Yani, eğer duyulara fazla yüklenilirse, bu zihinsel gücün azalması şeklinde sonuçlanacaktır.
Şu da hatırlanmalıdır ki, duyular normal düzeyde kullanıldığında, sonuç elektro-manyetik akışkanların belirli düzeylerde azalması olacaktır. Fakat mental beden tümevarımsal bir yöntemle, diğer bir deyişle, yeni ruhsal maddeler alarak kendini dengeler, beslenir. Tabiî ki, bu maddesel bir beslenme değildir, aksine mental bedenin elektro-manyetik akışkanları devamlı olarak beş duyu vasıtasıyla şarj olur. Ayrıca nicel ve nitel taraflar da bu işlemde önemli yer teşkil eder. Mental beden, nicel olarak duyuların edindiği izlenimlerden şarj olur, ve daha sonra bu güç belli niteliksel formlara dönüşebilir. Mental bedenin duyuların izlenimleri yoluyla edindiği nitelikler, kişinin düşüncele kontrol düzeyine ve mental bedenin etkisi altında bulunduğu duruma bağlıdır.
Kişinin bu konuda bilgisini derin meditasyonla ilerletmesi önerilir çünkü ancak bu sayede Hermesçi ruhun benim burada açıklayamayacağım pek çok sırrına vakıf olacaktır. Hermesçi, mental bedenin fonksiyonlarını psikanalizle çözümleyebilmesi için onun yapısı hakkında tam bir bilgiye sahip olmalıdır. Eksiksiz bir mental beden bilgisi, Hermesçiye onun farklı fonksiyonlarını kullanarak uygun çalışmayla mental bedeni tekrar dengelemeyebilmesini sağlar.
Yine elektrik ve manyetik akışkanları göz önünde tutarak bazı hakikatlerden bahsedeceğim. Fizik sadece elektriğin ve manyetizmin çift kutuplu olduğunu açığa çıkarmamış ayrıca bu ikisinin yıkıcı veya yaratıcı yönde kullanılabileceğini bulmuştur. Aynı durum elektro-manyetik akışkanlar için de geçerlidir. Bu çift kutupluluk sadece doğada bulunmaz, aynı kurallara tabi olarak astral ve mental bedenler için de geçerlidir. İki akışkan da yaratıcı aktivitelerinde ruhun prensiplerini güçlendirir bu da iyi ve asil olan şeylerle sembolize edilir. Yıkıcı aktivitelerde ise bunun tam tersi yaşanır. Bunların ikisi de Hermesçi tarafından iyi anlaşılmalıdır. Talebe, yaratıcı ve yıkıcı iki prensip üzerinde de çalışmalı ve meditasyon yapmalıdır. Bu bütün dinlerde ve mistik sistemlerde geçen; insanın içindeki iyilik ve kötülük diye adlandırılan sınıflamanın özünden başka bir şey değildir.
Mental bedendeki yaratıcı ve yıkıcı aktivitelerin daha sonra değineceğim başka gelişmiş aktivite alanları** da vardır. Şimdi Hermesçi dikkatini ruha* yöneltmelidir; yani "ben" bilincine. Bu bilinç, kişiliği oluşturur. Defalarca belirttiğim gibi, esasında bu bilincin hiçbir niteliği yoktur. * Hermesçi insan bilincini irade, entelekt ve algılamanın birlikte çalışmasıyla oluştuğunu zaten bilmektedir. Eğer Hermesçi bilinç üstüne düşünürse, bilinç denen şeyin insanın kişiliği olduğunu gerçek mânâda keşfedecektir.
Burası elde kalan parçanın sonudur. Ses kayıtlarını içeren kasetlere de Franz Bardon 1958 yılında tutuklandığında resmi olarak el konulmuştur. Bunların Çek polisi tarafından imha edildiği düşünülmekteydi.
Bu kasetlerin imha edildiği bilgisi birkaç yıl önce Franz Bardon'un oğlu Dr. Lumir Bardon tarafından doğrulanmıştır.
Dieter Rüggeberg
Wuppertal, Aralık, 1994
[1] Bardon'un mental bedeni toprak elemente eşleştirmesi ilginç. Genelde mental bedeni hava elementine eşleştirilir ve toprak elementi fizik bedenine eşleştirilir. Toprak elementin en kaba ve ağır element olması süptil bir bedene aykırı gözükür. K.M.